"Bizi bilen bilir..."
Siyaset o kadar işlemiş ki içimize, yazılanları, anlatılmak istenenleri tarafsız bir gözle bakıp, değerlendiremiyoruz. Hep bir öteki ayrıştırması içindeyiz, algılarımız buna göre şekilleniyor...
Beni tanıyanlar bilirler, Çözüm Süreci başlığı altında yaşanılan saçmalıklar, zoraki tepkisizlik, görmezden gelmeler, göz yummalar, hainliğe çanak tutmalar, siyasetin ve siyasetçinin bizzat içinde olduğu yavşaklıklar karşısında hiç bir zaman sessiz kalmadım, bu gün de kalmıyorum, doğru bildiğimi kalemim yettiğince dile getiriyorum.
Bu gün ülkemizin içinde bulunduğu durum, Suriye'ye askeri müdahalenin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Facebook'ta kurduğum bu cümlenin ardından hemen tepkiler gelmeye başladı. Siyasi otoritenin bu güne gelinmesine zemin hazırlayan yanlış politikalarını dile getirenler, Suriye'de ne işimiz var diyenler, verdiğimiz şehitlerin vebalini siyasi otoriteye yükleyenler, kurduğum bir cümleyle beni 'Onlar'dan ilan edenler bilsinler ki, ben onlar, bunlar, şunlar ayrımı gözetmiyorum.
Siyasetçilerin yanar döner hallerinden, hamaset(!) formatında yapılan konuşmalarından, riyakarlıklarından, şehitler üzerinden yapılan siyasetlerinden iğreniyorum.
Ama mesele şu ki, ait olduğumuz coğrafyada bu gün içinde bulunduğumuz durum bizim Suriye'ye yaptığımız askeri müdahaleyi kaçınılmaz, son derece gerekli ve ülkemizin bekası için zorunlu kılmıştır. Bu günlere gelinmesinde kimlerin ne kadar payı olduğu hakkında taraf gözeterek, siyaset yaparak söylemiyorum bunu. Sınır ötesinden gelen fotoğraflardaki görüntüler, 90 santim kalınlığında duvarlarla inşa edilmiş tüneller, adım başı inşa edilmiş kaleyi andıran mevziler, kilometrelerce uzunluğunda kazılmış içinden kamyonların bile geçebileceği hendekler, ülkemize yönelik çok büyük bir hazırlığın, sınırımıza dayandığını ortaya koyuyor. Demokrasi ve özgürlükler havarisi(!) ABD, sınırımızın öte yanında 30 bin kişilik bir ordu kurmanın hazırlıklarını yapıyor ve bunu gözümüzün içine baka baka söylüyor. Tepeden tırnağa son sistem silahlar, teçhizatlar, zırhlılarla araçlarla donattığı teröristlere verdiği eğitimlerle oluşacak bu ordu kime karşı, hangi amaca hizmet için hazırlanıyor? Öyle ya, ortada bir sen, bir de ben varsam, kime bu hazırlık?
Bu düşüncelerimi dile getirdiğim için beni "Militarizm'e bel bağlamakla" itham edenler oldu. Şaşırdığım şu ki beni tanıdığına inandığım kişilerden birinin "AKP sizi iyi kafaya almış, Yakında bozkurt selamıyla Vatan Caddesi'ne çıkar, Türkiye sizinle gurur duyuyor diye alkış tutarsınız. Ulusalcı zihniyetin temel sorunu bu. Dar vizyon, sıfır pratik, gardrop Atatürkçülüğü. Bir adım bile ileri gitmez. Mehter misali. Şoven dünyanızda, savaş oyunlarınıza devam edin. Ne diyeyim?" sözlerini benim için sarf etmesi... Hangi birini düzelteyim? Ya da neden düzeltmeye çaba sarf edeyim ki?
"Bizi bilen bilir, bilmeyen kendi gibi bilir.." demiş Mevlana, ne güzel söylemiş...!